Teknolojinin Ardındaki Sır: Doğa
“(Bunlar) ‘içten Allah’a yönelen’ her kul için ‘hikmetle bakan bir iç göz’ ve bir zikirdir.” (Kaf Suresi, 8)
Teknoloji, bir sanayi dalı ile ilgili yapım yöntemlerini, kullanılan araç, gereç ve aletleri kapsayan bilgilerin tümü demektir. Teknoloji üretmek oldukça zordur ve zaman gerektirir. Bir konuda teknoloji üretebilmek için ilk önce tam bir bilgiye sahip olunması gereklidir. Daha sonra bu bilgiyi kullanacak bilim adamları ve teknik elemanların sağlanması şarttır. Bu elemanların işe yaraması içinse, gerekli materyaller ve bu materyallerin işleneceği bir de tesis olmalıdır.
Bilim adamlarınca gerçekleştirilen çalışmaların büyük çoğunluğunda, teknolojinin ardındaki sırrın özel hazırlanmış tesislerde değil de farklı bir kaynakta bulunduğu ortaya konmaktadır: Doğada.
Wild Technology kitabının yazarı, ünlü bilim adamı Phil Gates de bu gerçeği şu cümlelerle dile getiriyor: “İcatlarımızın en iyilerinin çoğu, ya aynen diğer canlılardan taklit edilmiştir, ya da onlar tarafından zaten kullanılmaktadır. Gezegenimizi paylaştığımız olağanüstü çok sayıdaki canlı organizmanın sadece küçük bir kısmını henüz keşfedebildik. Bir yerlerde, keşfedilmemiş milyonlarca organizma arasında, hayatımızı kolaylaştırıp geliştirebilecek doğal icatlar bulunuyor. Bunlardan yeni ilaçlar, inşaat malzemeleri, zararlı böcekleri kontrol yöntemleri ve kirlilikle mücadele yolları öğrenebilir.” (Wild Technology, Phil Gates, s.5)
Gökyüzünden karalara, karalardan denizin derinliklerine kadar geniş bir araştırma yapılsa çevremizin sayısız “doğal teknoloji harikaları” ile donatılmış olduğu görülür. En basit bir endüstriyel ürünün bile bir tasarlayıcısı ve üretim yeri vardır. Buna rağmen dev fabrikalarla ya da karmaşık makinalarla kıyaslanabilecek canlıların tesadüfen ve kendi kendine değişen şartlar sonucu ortaya çıktığını idda etmek ne derece akılcı olur?
Hemen her canlı üstün ve mükemmel bir tasarıma sahiptir. Bu mükemmel tasarımlar tek bir seferde hatasız olarak ortaya çıkmıştır. Çünkü Allah, “kusursuzca var eden”dir. Bu bölümde doğadaki yaratılış örneklerinin bir kısmını, mevcut bazı teknoloji ürünleri ile kıyaslayarak inceleyeceğiz.
Bitkilerdeki Işık Sensörleri
Bazı bitkiler ışık yoğunluğuna karşı duyarlıdır. Gece olunca yapraklarını toplayıp kapatırlar. Hatta bu işi, hava bulutlanıp ışık azaldığında yapan çiçekli bitkiler bile vardır. Bilim adamları bunun, çiçeklerdeki polenlerin geceleri oluşan çiğden ve yağmurdan korunması amacıyla yapıldığını düşünüyorlar. (Wild Technology, Phil Gates, s. 55) Bizler de ışığın yoğunluğunu algılayan sensörler kullanıyoruz. Bu sensörler gece olup hava karardığında yanan, gün ışıyınca sönen lambalarda kullanılıyor.
Köpek Balıklarının Hassas Dedektörleri
Köpek balıklarının burunlarında Lorenzini ampulleri adı verilen özel organlar bulunmaktadır. Böylece tamamiyle görünmeyen avlarını bile bulabilirler. (Supernatural, The Unseen Powers of Animals, John Downer, Published by BBC Worldwide Ltd. , London 199, s.17)
Bu organlar, kuma gömülü bir balığın kıpırdayan kaslarından yayılan zayıf elektrik sinyallerini bile tespit edebilir. Köpek balıkları bu özellikleri sayesinde kumları açarak saklanan balığı kolayca yakalarlar.
Canlılardaki Fiber Optik Teknolojisi
Bir ayna gibi ışığı yansıtma özelliğine sahip saydam cam kabloların kullanılması “fiber optik” teknolojisi olarak adlandırılır. Fiber optik kablolar kolayca eğilip bükülebildikleri için içlerindeki ışığı en girintili çıkıntılı köşelerde bile taşıyabilirler. Fiber optik kablolar ayrıca kendilerine yüklenen kodlanmış mesajları diğer kablolardan çok daha iyi iletme özelliklerine de sahiptir.
Kutup ayısının kürkü doğal bir fiber optik kablo gibidir. Kürk solgun kutup ışığını doğrudan bedenine taşır. Tüylerin bu özelliği sayesinde , kutup ayısının cildi kutup iklimine rağmen güneşte yanarak koyulaşır. Çünkü ışık ısıya çevrilerek ayının vücudu tarafından emilir. Ve kutup ayısı tüylerinin bu özelliği sayesinde kutup ikliminde bile bedenini sıcak tutabilir. Fiber optik teknolojisinin bulunduğu tek canlı kutup ayısı değildir. Güney Afrika çöllerinde yaşayan Fenestraria adlı bitki de bu özelliğe sahiptir. Bitkinin yapraklarının neredeyse tamamı kumun altında gömülüdür. Fenestraria bu şekilde su kaybından ve otlayan hayvanlardan korunur. Bitkinin her bir yaprağının ucu şeffaftır, ışık buradan içeri girerek yaprakta ilerleyebilir.
Sinir Hücrelerindeki Yalıtım Olmasaydı…
Sinir lifleri, beyinden kaslara ve diğer organlara mesajlar gönderir ve bu mesajları beyne geri iletir. Sinir liflerinin dışı “miyelin” adı verilen yağlı özel bir madde ile kaplanmıştır. Eğer miyelin maddesi olmasaydı ya elektrik sinyalleri çevredeki dokulara sızarak mesajı bozacak ya da vücuda zarar verecekti. Miyelin tıpkı elektrik kablolarının etrafındaki plastik yalıtım malzemesi görevi görür.
Yaban Arılarındaki Kağıt Endüstrisi
Ağaçlar bir dizi kimyasal işlemlerden geçirildikten sonra kağıda dönüşecek hamur haline getirilirler. Oysa kağıt yapımının doğal mucitleri yaban arıları için bu çok kolaydır.
Yaban arıları yuvalarındaki petekleri yapmak için kağıt kullanırlar. Arı bu kağıdı kendi salyasıyla karıştırdığı çiğnenmiş tahta parçalarından yapar. Mobilyacılıkta kullanılan suntalar da yaban arısının kullandığı yöntemin aynısı ile üretilir. Ama sunta üretiminde arının salyası yerine tutkal kullanılmaktadır.
Yaban arıları üstün bir ağaç işleme ve kağıt fabrikası gibidir. Ancak onlar, oldukça büyük endüstriyel kuruluşların yaptığı tüm işlemleri küçücük bünyelerinde yaparlar.
Salyangozun Sert Kayaları Oyma Sistemleri
Salyangozların dili “radula” adı verilen iri dişli bir eğe gibidir. Salyangoz, dilindeki bu üstün tasarım sayesinde yaprak yüzeylerinde kolayca delik açabilmektedir.
Radulanın üzerindeki dişler kayada bile delik açabilecek kadar serttir.
İnsanların tünel açmak için kullandıkları dev kazıcı araçlar da raduların çalışma sistemine göre hareket etmektedir. Ancak bu araçların ucu sık sık aşındığı için değiştirilir. Ayrıca bu araçlar çok hantal ve büyük olduğu için iş bitiminde çoğu zaman dışarı çıkarmak yerine tünelde açılan dev bir oyuğa gömülür.
Eider Ördeği ve Isı Yalıtım Sistemi
Bedenlerimiz gün içinde aldığımız besinleri sindirerek ısı üretir. Bu ısıyı kaybetmemenin en iyi yolu ısının çok çabuk kaçmasını engellemektedir. Bunun için zaman zaman kat kat kıyafetler giyeriz. Bu durumda sıcak hava her kat arasında tutularak hapsedilecek ve dışarı kaçamayacaktır. Bu şekilde enerji kaybını engellemeye “yalıtım” denir.
Eider ördeği de “insulasyon” adı verilen bu yalıtım yöntemini kullanır. Kışın tüyleri diğer pek çok kuş gibi hem uçmasını sağlar hem de sıcak tutar. Bu ördeğin oldukça yumuşak ve kabarık göğüs tüyleri vardır. Ördek göğüs tüylerini kullanarak yuva yapar. Böylece hem yumurtalarının hem de yavrularının soğuyarak üşümesine engel olur. Eider ördeğinin tüyleri sıcak hava katmanlarını tuttuğu için en iyi doğal ısı yalıtkanlarıdır. (Harun Yahya,Biyomimetik Teknoloji Doğayı Taklit Ediyor) Bugün dağcılar ısıyı yalıtma kapasitesi yüksek tüylerden yapılmış özel kabanlar giyerek vücutlarını sıcak tutmaktadırlar. Bu kabanlardaki tüylerin yalıtım özelliği Eider ördeğinin yalıtım özelliğiyle tamamen aynıdır.
Doğadaki Teknoloji Örnekleri Allah’ın Kusursuz Yaratışının Delilleridir
Bilim adamları doğada her geçen gün yeni sistemler keşfetmekte ve bunları kendi alanlarında uygulamaktadırlar. Şüphesiz doğada gördüğümüz tüm bu üstün yaratış delilleri Yüce Allah’a aittir. Bu kusursuz yaratılış Kuran şöyle bildirilmektedir: “… Rahman (olan Allah)ın yaratmasında hiçbir ‘çelişki ve uygunsuzluk’ (tefavüt) göremezsin. İşte gözü(nü) çevirip-gezdir; herhangi bir çatlaklık (bozukluk ve çarpıklık) görüyor musun? Sonra gözünü iki kere daha çevirip-gezdir; o göz (uyumsuzluk bulmaktan) umudunu kesmiş bir halde bitkin olarak sana dönecektir.” (Mülk Suresi, 3-4)