Etiketler
ahir zaman, Allah, bilgisayar, dabbetül arz, kıyamet, neml suresi, nur, İman
Bir Kıyamet Alameti: Dabbetü’l-arz
“O söz, başlarına geldiği zaman, onlara yerden bir Dabbe çıkarırız; o da, insanların bizim ayetlerimize kesin bir bilgiyle inanmadıklarını onlara söyler.” (Neml Suresi, 82)
”Biz ise, kıyamet gününe ait duyarlı teraziler koyarız da artık, hiçbir nefis hiçbir şeyle haksızlığa uğramaz.bir hardal tanesi bile olsa ona (teraziye) getiririz. Hesap görücüler olarak Biz yeteriz.” (Enbiya Suresi, 47)
”O Söz”
Kuran’da “dabbe”den bahsedilen Neml Suresi’nin 82. ayetinde “o sözün insanların başına geldiği” bir döneme işaret edilmektedir. Bu ayeti ve dabbe kelimesi ile neyin kast edildiğini tam olarak anlayabilmek için “o söz” kelimesinin Kuran’da ne şekilde kullanıldığının üzerinde düşünmek gerekmektedir.
“O söz” kelimesinin Arapçadaki karşılığı “kavl”dir ve Kuran’da “anlaşma ve söz” anlamlarında kullanılmaktadır. Bu iki anlamın dışında aynı kelimenin “görüş, inanç, düşünce ve akide” gibi anlamları da bulunmaktadır.
Kavl kelimesi bazı ayetlerde müminlerin güzel ve maruf sözleri, insanlara yaptıkları tebliğ ve konuşmalar anlamında kullanılmaktadır. Örneğin Bakara Suresi’nde Allah, müminlere “Güzel bir söz ve bağışlama, peşinden eziyet gelen bir sadakadan daha hayırlıdır…” (Bakara Suresi, 263) şeklinde buyurmaktadır. Nisa Suresi’ndeki bir ayette ise yetimlere ve yoksullara “… güzel (maruf) söz…” (Nisa Suresi, 8) söylenilmesini emretmektedir.
Bu anlamının yanısıra, “kavl” kelimesi ayetlerde doğrudan Kuran anlamında da kullanılmaktadır. Allah’ın Hz. Muhammed’e vahyi ile insanlara ulaştırdığı hikmetli sözleri birçok ayette “söz” kelimesiyle ifade edilmektedir. Bu ayetlerden bazıları şu şekildedir:
“Şüphesiz o (Kur’an), ayırt eden bir sözdür.” (Tarık Suresi, 13)
“Şüphesiz o (Kur’an), üstün onur sahibi bir elçinin gerçekten (Allah’tan getirdiği) sözüdür” (Tekvir Suresi, 19)
“O (Kur’an) da kovulmuş şeytanın sözü değildir.” (Tekvir Suresi, 25)
“Kavl” kelimesi Secde Suresi’nin 13. ayetinde Allah’ın sözünün -vaadinin- gerçekleşmesi olarak kullanılmaktadır:
“Eğer biz dilemiş olsaydık, her bir nefse kendi hidayetini verirdik. Fakat Benden çıkan şu söz gerçekleşecektir: “Andolsun, cehennemi cinlerden ve insanlardan (İnkar edenlerle) tamamıyla dolduracağım.” (Secde Suresi, 13)
Saffat Suresi’nin 31. ayetinde ise söz kelimesi Allah’ın yıkımı ve azabı olarak ifade edilmiştir:
“Böylece Rabbimizin sözü (yıkım ve azab va’di) üzerimize hak oldu. Şüphesiz, (azabı) tadıcılarız.”(Saffat Suresi, 31)
Allah’ın vaat ettiği sözü, cehennemin inkar eden insan ve cinlerle tamamen doldurulması, azabın insanlar üzerine hak olmasıdır. “O söz” gerçekleştiğinde inkar edenler sonsuz cehennem azabıyla karşılaşacaklardır.
Genel olarak ayetlerden anlaşılan, Allah ‘ ın sözü ifadesinin tüm inkar edenler için “büyük bir helak ve sonsuz bir azap” olmasıdır. Üzerine “söz hak olmuş” olan kimseler için bir kurtuluş, çıkış ya da kaçış yolu yoktur. Onlar hem dünyada hem de ahirette büyük bir azaba uğrayacak, bu azaptan hiçbir şekilde uzaklaşamayacaklardır. Çünkü bu, Allah’ın vaadidir ve Allah vaadinden dönmez.
Kıyametin gelişi ise pek çok alametle anlaşılacaktır. İşte ahir zamanda meydana gelecek olan bu alametlerden biri de Neml Suresi’nde bildirilen “dabbe”nin çıkışıdır.
Dabbetü’l-Arz
Dabbe kelimesi “Debbe” kökünden türemiş bir isimdir. “Debbe” hafif yürüme, debelenme demektir. Hayvanlar ve haşereler için kullanılır. Bunun yanı sıra içilen sıvının bedene yayılması ve bir çürüklüğün etrafına sirayeti (bulaşması, sarması) gibi hareketi gözle fark edilemeyen şeyler için de kullanılır.
Kuran’da “Dabbe” kelimesinin geçtiği pek çok ayet vardır, ancak ahir zamanda gerçekleşen bu özel olayı anlatan tek ayet Neml Suresi’nin 82. ayetidir. “Dabbe”nin bu ayette ifade edilen özelliklerini tahlil ettiğimizde şunları görürüz:
- Dabbe, “debb” eden; yani hareketli, canlı, bir varlıktır.
- Dabbe, yerden, topraktan mamuldür.
- Dabbe, “konuşan” ve belli bir mesaj veren bir şey ya da varlıktır ve bu konuşması tüm insanlara ve insanlığa yöneliktir.
Ünlü müfessirlerden Elmalılı Hamdi Yazır’ın ifade ettiğine göre, dabbe kelimesinin yaygın kullanımı canlı hayvanlar için olsa da; “Dabbe” kelimesi asıl lügatte “debbeden, hafif yürüyen, debelenen” olarak açıklanır. Ve şu halde tren, araba, bisiklet gibi otomatik şeyler için de kullanılabilir.
Dabbe Televizyon mu?
Dabbe hakkındaki bu bilgileri bir bütün olarak değerlendirdiğimizde, bahsi geçen “Dabbetü’l-Arz”ın, günümüz teknolojisinin bir ürünü olan televizyon olabileceğini söyleyebiliriz. Ayrıca, “dabbe” kelimesinin Arapçada “nekire” denilen, yani belirsiz kelime şeklinde kullanılmış olması, bunun bilinmeyen, tanınmayan bir varlık olduğunu ifade etmektedir.
Elmalılı Hamdi Yazır bu noktaya şöyle işaret etmektedir:
“Bu âyette “dâbbe” diye nekre (belirsiz isim) olarak geldiğinden bunun bildiğimiz dâbbelerden bambaşka bir dâbbe olması akla gelir…
” Elmalılı Hamdi Yazır gibi müfessirlerin dışında bazı sözlük yazarları da, kelime anlamı olarak “dabbe”nin debelenen hareket eden her türlü teknik aleti de ifade edebileceğini söylemişlerdir. Nitekim televizyon da, hareketleri ve hareketli görüntüleri aktaran, frekanslarla bilgi akışı sağlayan bir teknik alettir. Ancak daha önemli olan, ahir zamanın işaretlerinden olan bu yerden mamul “dabbe”nin “insanlarla konuşması”dır. Televizyon herşeyden çok bu yönüyle, ayetteki tarifi tecelli ettirmektedir. Dünyada televizyonun ulaşmadığı bir ülke, bir millet, bir toplum neredeyse yoktur. İleri teknolojinin ürünü olan televizyon her topluma kendi dili ile hitap etmektedir.
Son olarak “dabbe”nin ayette belirtilen temel bir özelliği de bunun yerden çıkartıldığı veya “yerden mamul” olduğudur. Televizyonun da, tüm parçaları, (cam ekranı, metal aksamı, vs) yerden, yeryüzündeki elementlerden meydana gelmektedir. (Harun Yahya, Ahir Zaman ve Dabbetü’l-Arz)
Belirtilen “dabbe”nin televizyon olduğu yönündeki görüşümüzü teyit eden bir başka nokta da, “dabbe”nin “insanlığa seslendiği” şeklindeki ifadedir. Televizyon, yapısı itibarıyla, aynı anda tüm insanlığa mesaj veren bir aygıttır.
Yine son dönemlerde, “dabbeten minel’ard”ın mahiyeti çok tartışılmış, bazı Müslüman bilim adamları, “dabbe”nin, uyarıcı özelliği nedeniyle bir insan olabileceğini söylemişlerdir. Ancak şunu hatırlatmalıyız ki, ayette belirtilen “insanları uyarma” görevi insanlar tarafından yapılıyor olsa da, bu insanların tüm dünyaya mesajlarını iletmeleri yine televizyon aracılığıyla gerçekleşmektedir. Bu durum da -insan ya da kişi kelimesinin değil de “dabbe” kelimesinin kullanılmış olduğunu da göz önüne alırsak- ayette söz konusu olanın bir kişi değil, televizyon gibi bir teknik alet olabileceği fikrini desteklemektedir.
Dabbe Bir İnsan Değildir.
Burada “dabbe” ile bir insanın kast edilmiş olmadığını ortaya koyan bir başka nokta da şudur: Ayette bahsi geçen “Dabbe”nin yaptığı, insanlara “Allah’ın ayetlerine inanmadıklarını söylemek”tir. Halbuki bu, neredeyse tüm Müslümanların, şartlar oluştuğunda yaptıkları bir uyarıdır. Bunun özellikle zikredilmiş olması, söz konusu “dabbe”nin sıradan bir insan ya da “canlı” olmadığını göstermektedir. (En doğrusunu Allah bilir.)