Etiketler

, , , ,

Kuran Ahlaki Şeytani Bir Özellik: İnatçılık

 

 

    • İnatçılık niçin şeytani bir özelliktir?

 

    • İnatçı kişilerin karakteristik özellikleri nelerdir?

İnsan nefsinde cimrilik, bencillik, kıskançlık, tembellik, hüzne yatkınlık, ümitsizlik, dikbaşlılık, inatçılık gibi ruhu kirleten şeytana ait her türlü eğilim mevcuttur. İnatçılık da bu bakımdan Allah’ın razı olmayacağı ve beğenmeyeceği bir tavır bozukluğudur.

 

 

 

İnatçı Kişiler Kendi Fikirlerinin Dışındaki Hiçbir Düşünceyi Kabul Etmezler

 
İnatçı kişiler yalnızca kendi dediklerinin olması konusunda ısrarcıdırlar. Bu kişilerin en belirgin özellikleri “bence” ile başlayan ve “ben bilirim” üslubu ile devam eden cümlelerdir. Bu insanlar gerçekte son derece bozuk mantık örgülerine sahip oldukları halde karşısındakilere mutlaka düşüncelerini kabul ettirmek için tartışmaya girer, bu sebeple küser, darılırlar. Bu kişilere bir şeyi kabul ettirmek çok güçtür. Onlara göre hep kendi fikirleri doğrudur. Başkasının fikrini kabul etmek istemezler. Hatta doğru olduğunu bilseler bile inat uğruna kendi bildiklerinde ısrar ederler. Bu kişilerde gizli veya açık bir enaniyet ve benmerkezcilik vardır. Dünyaya hep kendi pencerelerinden bakarlar. Bu sebeple hep kendi bildiklerini savunurlar. Kendi aklını beğenen inatçı kişilerin en belirgin özellikleri, inkara çok yatkın olmalarıdır. Çünkü bu insanlar kendi doğrularını ve prensiplerini öylesine benimsemiş ve sahiplenmişlerdir ki Allah’ın yoluna davet edilmek, iman edenlerin yolunu izlemek onlara ağır gelir. Bu kişilerin durumunu Yüce Allah  “Vicdanları kabul ettiği halde, zulüm ve büyüklenme dolayısıyla bunları inkar ettiler…” (Neml Suresi, 14) ayetiyle bildirir. Rabbimiz’in  Kuran’da emrettiği dosdoğru yol yerine kendi düşüncelerini ilahlaştıran bu konuda inat eden kişiler Yüce Allah’a şirk koştuklarını ve bu fikirleri ile kendilerini cehenneme sürüklediklerini bile fark etmezler. Yüce Allah bu kişilerin durumunu şöyle haber verir:

 
“Ona: “Allah’tan kork” denildiğinde, büyüklük gururu onu günaha sürükler, kuşatır. Böylesine cehennem yeter; ne kötü bir yataktır o.” (Bakara Suresi, 206)

 
www.seytaninsistemi.com

 

Hatalarını Kabullenmekte Zorlanırlar

 
İnatçı kişiler hata yapmaktan çok çekinirler. Bu kişiler kendi kusurlarını ve eksiklerini bir kişi açığa çıkarmak istediğinde buna direnirler. Kendilerini kusursuz olarak gördükleri için karşı tarafın eleştirileri gerçek bile olsa kabullenmekte zorlanırlar ve inat ederler. Çünkü eğer söylenenleri kabul etseler hatalı oldukları ortaya çıkacak ve bu da onların düşüncesine göre insanların gözünde değer kaybetmelerine neden olacaktır. Kendilerinden garip bir şekilde emindirler ama dıştan emin görünüşlerinin yanında gerçekte sürekli olarak hatalı bir tavırda bulunma ihtimalinin endişesini ve tedirginliğini yaşarlar.

 
Kendilerini her türlü hatadan soyutlamaya çalışırlar; hiçbir hatayı kendilerine yakıştırmaz ve kabul etmezler. Asla hata yapmayacaklarını düşünürler. Sürekli olarak her konuda kendilerini temize çıkarmaya çalışırlar. Bir ayette bu kimselerin hatalı tavırları şöyle bildirilir:

 
“Kendilerini (övgüyle) temize çıkaranları görmedin mi? Hayır; Allah, dilediğini temizleyip yüceltir. Onlar, ‘bir hurma çekirdeğindeki iplikçik kadar’ bile haksızlığa uğratılmazlar.” (Nisa Suresi, 49)

 
Bu gibi kimseler kişilikleri ile davranışlarının farklı olduğunu idrak edemedikleri için  hiçbir zaman samimiyeti tadamazlar. İnsanlara karşı hep uzak ve içten pazarlıklı davrandıklarından böyle bir  zevkten mahrum kalırlar. Dolayısıyla hem kendileri kimseye samimiyet gösteremezler, hem de başkaları onlara samimi davranamazlar. Çünkü bu kişiler her tavırlarıyla alay konusu olma korkusu taşırlar. Bu elbette ki Kuran ahlakına göre düşünüldüğünde son derece yanlış bir endişedir.

 
İnsan aciz yaratılmıştır ve her insan hata yapabilir. Hata, bir insanın ‘istemeden yaptığı’ davranışlardır. İnsanın gereği gibi düşünemediği, gereken tüm tedbirleri alamadığı, gereği gibi irade gösteremediği, ihmalkarlık yaptığı, unuttuğu ya da yanıldığı için elinde olmadan sebep olduğu durumlardır. İnatçı kişiler ise bu  gerçeklerin farkında değildirler. Bu nedenle avranışlarındaki hataları kabul edemezler ve inat ederek direnirler.

 

İnsanları Kızdırmak için İnat Eder ve Karşı Gelirler

 
İnatçı kişilerin en önemli özelliklerinden biri de etraflarındaki kişileri kızdırmak için söylenenin tam tersini yapmalarıdır. Bu şekilde çevrelerine rahatsızlık vermek ve kendilerince intikam almak  için kızgınlık oluşturacağını düşündükleri tavırlarını inatla sürdürürler.

 
Bulunduğu bir toplulukta kızdırmak istediği kişiden yana bakmadan konuşmak, sanki o ortamda öyle bir insan yokmuş gibi davranmak buna örnektir. Herkesin esprisine gülerken onunkine gülmemek, herkese selam verirken ona selam vermemek, herkese veda ederken ona etmemek, herkesin hatırını sorarken onun yanından geçip gitmek ve “sana değer vermiyorum” anlamına gelen benzer bütün davranışlar söz konusu inatçı tavırların bazılarıdır.

 
Kuran ahlakına uymak yerine geçmişten getirdikleri alışkanlarını inatla sürdüren kişilerin uğrayacakları kayıplara bazı örnekler:

    • Şuur kapanıklığı ve doğruları görememe,

 

    • Vicdanın körelmesi ve iyiye yönelememe,

 

    • Kavrayış eksikliği ve insani ilişkiler kuramama.

www.apacikdusmanseytan.imanisiteler.com

 

Alışkanlıklarını ve İnançlarını Değiştirme Konusunda İnatçıdırlar

 
Bazı insanlar inatları yüzünden değişimi pek sevmezler. Çünkü bu, alışkanlıklarının değişmesi ve kendilerince bazı belirsizlikleri beraberinde getirmesi demektir. Bu kişiler inançlarının gerçek Kuran ahlakına uygun olması gerektiği tavsiye edildiğinde, tavır ve davranışlarını Kuran ahlakına göre değiştirmeleri istendiğinde bu duruma inatla direnirler. Bu kişilerin iman ettiklerini söyledikleri halde, halen gizliden gizliye dinsizliğin azaplarını çekmelerinin başlıca nedeni, Kuran’da gösterilen yola tam olarak uymamalarıdır. Din ahlakına göre yaşamadıkları zamanlarda yani cahiliye ahlakından kazandıkları özelliklerini inatla korumak istemeleridir.

 

Kendilerinden Yaşça Küçük Kişilerden Öğüt Almamakta Direnirler

 
Din ahlakının yaşanmadığı bir toplumda bir insanın yeğeni, çocuğu gibi kendinden yaşça küçük birinden, eleştiri alması imkansızdır. Bir genç, amcasına, teyzesine, anne-babasına, kendinden yaşça büyük kardeşlerine inançlarıyla ilgili bir öneride bulunduğunda genellikle dikkate alınmaz. Söz gelimi bir akrabasının daha sabırlı, daha hoşgörülü veya daha ince düşünceli olmasını, Kuran’a göre yaşamasını isteyen bir genç, bunu söylediğinde büyük bir ihtimalle ya alaycı, ya umursamaz ya da öfkeli bir tavırla karşılaşır. “Bu yaşta senden tavsiye alacak değilim” zihniyetiyle hareket eden insanlar kendilerinden küçük yaşta birinin aklına ihtiyaçları olmadığını düşünürler. Halbuki güzel ahlaklı imanlı bir genç, imansız ancak yaşlanmış bir insandan kat kat daha akıllı, vicdanlı ve ruhen olgun olabilir. Kuran’da, Hz. İbrahim (a.s.)’ın babasını doğru yola çağırmak için söylediği bildirilen sözler bu konuya bir örnektir:

 
“Kitap’ta İbrahim’i de zikret. Gerçekten o, doğruyu-söyleyen bir Peygamberdi. Hani babasına demişti: “Babacığım, işitmeyen, görmeyen ve seni herhangi bir şeyden bağımsızlaştırmayan şeylere niye tapıyorsun? “Babacığım, gerçek şu ki, bana, sana gelmeyen bir ilim geldi. Artık bana tabi ol, seni düzgün bir yola ulaştırayım.” Babacığım, şeytana kulluk etme, kuşkusuz şeytan, Rahman (olan Allah)a başkaldırandır.” “Babacığım, gerçekten ben, sana Rahman tarafından bir azabın dokunacağından korkuyorum, o zaman şeytanın velisi olursun.”(Babası) Demişti ki: “İbrahim, sen benim ilahlarımdan yüz mü çeviriyorsun? Eğer (bu tutumuna) bir son vermeyecek olursan, andolsun, seni taşa tutarım; uzun bir süre benden uzaklaş, (bir yerlere) git.”(İbrahim:) “Selam üzerine olsun, senin için Rabbimden bağışlanma dileyeceğim, çünkü, O, bana pek lütufkardır” dedi. (Meryem Suresi, 41-47)

 

Atalarından Getirdikleri Yanlış Din Anlayışları Konusunda İnatlaşırlar

 
Bazı insanların din ahlakını benimsemelerini engelleyen, hayatları boyunca içinde bulundukları ortamdan, aile yapısından, arkadaşlıklardan etkilenerek geliştirdikleri ve atalarının dinini temel alan düşünce yapılarıdır. Bu düşünce yapıları, tamamen materyalist bir temele dayanabileceği gibi, din adına ortaya çıkan ancak hak din ahlakıyla ilgisi olmayan yobaz fikirlerden de oluşabilmektedir. Nitekim Kuran’da din ahlakını tebliğ eden resullere ve müminlere, atalarının dinine bağlı olan kişiler tarafından verilen cevaplar bildirilmiş ve bu kişilerin genel özellikleri haber verilmiştir.

 
Bilimden eğitime, ekonomik düzenden adalet sistemine kadar her konuda, geçmişte uygulanan kuralların devamından yana olan bu kişiler, din ahlakının getirdiği akılcı ve adaletli düzene karşı çıkmışlardır. Ancak karşı çıkarken savundukları fikirler genellikle akla ve vicdana dayanan fikirler olmamış, ölçü olarak çıkarlar, alışkanlıklar, gelenek ve görenekler alınmıştır. Bu tutucu ve karanlık zihniyetle, Allah’ın vahyini insanlara bildirmekle görevlendirilen elçiler de karşılaşmışlardır.

 
Hz. Muhammed (s.a.v.)’in, Hz. İsa (a.s.)’ın, Hz. Şuayb (a.s.)’ın, Hz. Musa (a.s.)’ın, Hz. İbrahim (a.s.)’ın, Hz. Nuh (a.s.)’ın, Hz. Hud (a.s.)’ın ve daha pek çok elçinin tebliğinden yüz çeviren bu gibi çevreler, Kuran’da bildirildiğine göre batıl dinlerinden ve batıl inanışlarından vazgeçmeyeceklerini her fırsatta ifade etmişlerdir.

 
Rabbimiz’in “ataların dinine bağlılık” olarak bildirdiği bu çarpık zihniyet, günümüzde de devam edebilmektedir. Bazı kişiler, halen atalarından kalan hayat görüşünü, yanlış ahlak anlayışlarını sorgulamadan kabul ederek yüzyıllardır süregelen bu yanılgıyı devam ettirmektedirler.

 
www.kuranahlaki.com

 

Tarihteki En Büyük İnatçı: Şeytan

 
Kuran’da haber verildiği üzere, Allah Hz. Adem (a.s.)’ı yaratmış ve meleklerden ona secde etmelerini istemişti. Melekler Yüce Rabbimiz Allah’ın emrini yerine getirirken, cinlerden olan İblis Hz. Adem (a.s.)’a secde etmemek için -Allah’ı tenzih ederiz- Allah’a karşı inatçı bir tavır içine girmiş ve büyük bir akılsızlıkla kendisinin insandan daha üstün bir yaratık olduğunu iddia etmiştir. Kendi aklını beğenmesi, gururu, itaatsizliği ve pervasız küstahlığı kısacası inatlaşması yüzünden şeytan, Allah’ın huzurundan kovulmuştur.

 
Allah’ın huzurundan ayrılmadan önce, -Allah’ı tenzih ederiz- bu çirkin davranışa devam ederek insanları da kendisi gibi saptırmak için Allah’tan süre istemiştir. Allah da ona kıyamet gününe kadar süre tanımıştır. Böylece iblisin insana karşı verdiği mücadele başlamıştır. Allah, iblisi ve ona uyanları cehenneme dolduracağına hükmetmiştir. İşte şeytanın bu inadı kendisini ve kendisi gibi davrananları cehenneme sürükleyecek bir tavır bozukluğudur. Yüce Allah, Kuran’da bu durumu şöyle haber vermiştir:

 
“Andolsun, Biz sizi yarattık, sonra size suret (biçim-şekil) verdik, sonra meleklere: “Adem’e secde edin” dedik. Onlar da İblisin dışında secde ettiler; o, secde edenlerden olmadı.(Allah) Dedi: “Sana emrettiğimde, seni secde etmekten alıkoyan neydi?” (İblis) Dedi ki: “Ben ondan hayırlıyım; beni ateşten yarattın, onu ise çamurdan yarattın.”

 
(Allah:) “Öyleyse oradan in, orada büyüklenmen senin (hakkın) olmaz. Hemen çık. Gerçekten sen, küçük düşenlerdensin.” O da: “(İnsanların) dirilecekleri güne kadar beni gözle(yip ertele.)” dedi. (Allah:) “Sen gözlenip-ertelenenlerdensin” dedi.Dedi ki: “Madem öyle, beni azdırdığından dolayı onları (insanları saptırmak) için mutlaka senin dosdoğru yolunda (pusu kurup) oturacağım.” “Sonra muhakkak önlerinden, arkalarından, sağlarından ve sollarından sokulacağım. Onların çoğunu şükredici bulmayacaksın.” (Allah) Dedi: “Kınanıp alçaltılmış ve kovulmuş olarak oradan çık. Andolsun, onlardan kim seni izlerse, cehennemi sizlerle dolduracağım.”” (Araf Suresi, 11-18)

 

İnatçılıktan Kurtulmak İçin Vicdanı Kullanmak Gerekir

 
Birçok insan yakın çevresinden, ailesinden ya da içinde yaşadıkları sosyal çevreden aldıkları olumsuz telkinler nedeniyle inatçılığı zararsız bir tavır olarak algılar. Daha çocuk iken; inatçılığın cahiliye kültüründe insana sağladığı kirli çıkarları görmeyen başlayan bazı kişiler çoğu zaman yetişkinlik döneminde de bu kirli zevkleri, alışkanlıkları, davranış biçimlerini inatçı tavırlarını sürdürerek devam ettirir, çoğu zaman dediklerinin yapılmasını da aynı yöntemle sağlarlar. Hatta kendisine Kuran ahlakı öğretilmek istendiğinde daha önceki yanlış bilgilerini öne sürerek Kuran’a uygun güzel davranışları uygulamaktan kaçınırlar.

 
Allah Kuran’da ““Hayır” dediler. Biz atalarımızı böyle yaparlarken bulduk.” (Şuara Suresi, 74) ve “Ne zaman onlara: Allah’ın indirdiklerine uyun denilse, onlar: Hayır, biz, atalarımızı üzerinde bulduğumuz şeye (geleneğe) uyarız derler. …” (Bakara Suresi, 170) ayetleriyle din ahlakından uzak yaşayan insanların sahip olduğu bu inatçılığa dikkat çekmiştir. Oysa çocukluk yıllarında kazanılan  bu çirkin karakterin insana pek çok şey kaybettirdiği açıktır. Çünkü, eğer, bir kişi iyiyi kötüden ayırt edebilecek bir yaşa geldiğinde, inatlaşmaktan vazgeçer vicdanını kullanır ve Kuran’ı ve Peygamberimiz (sav)’in sünnetini rehber edinirse davranış bozukluklarının farkına varır ve Allah’a yakınlaşacak güzel ahlaka kavuşur: Bu onun mazlum, cennete uygun, yumuşak huylu bir ruha sahip olmasına ve Allah’ın rızasını ummasına vesile olur.